Son haftalarda üzerinde çok vakit harcamamı gerektiren, aynı zamanda sözleşmesi vesilesiyle cezai şartları da imzaladığım bir işle uğraşıyorum. Sabahtan geceye kadar çiziyorum, araştırıyorum, beğenmeyip atıyorum, yenisine başlıyorum. Eskiden beri hayalini kurduğum bir iş aynı zamanda, beni benimle bir bıraksalar, aramasalar, sormasalar, gel demeseler, yap demeseler, huzurla ve mutlulukla işime konsantre olabilsem.
Çok şey mi istiyorum?
Evdeyim ya hani, kalkıp bir ofise gitmiyorum, patronum beynimi yemiyor, trafikte bütün iç organlarım yer değiştirmiyor ya, benimkisi işten sayılmıyor.
Zaten uyuduğunuz odanın tam yanındaki ofisinizde çalışmak çok zor. Size bakan adi çamaşır&bulaşık ikilisi, akşam yemeğine ne pişirsem sıkıntısı, televizyondaki bir filme takılıp saatleri unutma salaklığı, internette azıcık araştırma yapayım diye oturup nasıl akşam olmuş anlayamama kekoluğu durumlarıyla mücadele ediyorum.
Hava güzel oluyor, ayyy atlayayım arabaya çimenlere yayılayım, uyuyayım moduna giriyorum.
Nasılsa patronum yok başımda, istediğim dakika çıkabilirim ofisimden. Az eksik var evde markete uğrayayım, eve iki adımlık Migros'a mı gitsem, yoksa alışveriş merkezindeki Carrefour'a mı rotayı çevirsem? Hadi azıcık D&R gezerim, yeni çıkan kitaplara bakarım, aa Accessorize'a neler gelmiş bakayım iki dakika, dur şu Bershka'ya da bi uğrayayım, Mac zaten yolumun üstü derken toplamda yarım saatte bitirebileceğim basit bir Migros alışverişini 3 saate çıkarıyorum.
Yaklaşık bir yıldır bu şekilde çalışma gayretinde olduğumdan alıştım sayılır, eskisine göre içimdeki dünyevi isteklerle daha kolay başa çıkabiliyorum.
Fakat gel gör ki, yeni moda, 'aaa işin hala bitmedi mi?' cümlesi. Bitmedi abicim! Bitmesi mi gerekiyordu?!
'Yok' deyince de bozuluyorlar haa, diyemezsin. Sen kimsin ki işini bitiremedin hala, hım? Ne zaman nereye çağırılırsan gideceksin, sana her buyurulan işi gık demeden yapacaksın, kimi kıçının keyfine birşey ister, kimi iş buyurur kafasına göre. Her türlüsü mevcut bende.
Yapacaksın!
Misafirliğe mi davet edildin? Gideceksin! Sen kimsin ki sana sorulmadan, gidip gidemeyeceğin belli olmadan hazırlanmış yemekler için hemen harekete geçmiyorsun? Hım?!
Kimsin ki sen, sadece can sıkıntısını dağıtmak için arayan arkadaşlarınla buluşmuyorsun?
Kimsin, kim? Yap denildiğinde yapacaksın.
Ama aynı zamanda işini gücünü de bitireceksin. Adam olacaksın adam. Vaktini düzgün kullanacaksın. Gündüzleri ve akşamları sana buyurulanları yerine getir, gece de otur sabaha kadar ne iş yapacaksan yap. Bu kadar basit!
Vallahi o kadar sıkıldım, içime öyle fenalık geldi ki neredeyse çalıştığım için suçluluk duyacağım.
Ben kötü birşey mi yapıyorum acaba? Yanlış mı? Adi bir insan mıyım diye kendimi sorgulamaya başlayacağım... Neden yeteneklerimi, becerilerimi, vaktimi sorgusuz sualsiz herkesle paylaşmıyorum? Kötüyüm, evet! Allah canımı alsın benim! Çok kötüyüm!
Size son birşey söyleyeyim mi? Bütün bu hengamenin içinde benden akşam yemeği bile beklemeyen, gık demeyen, her türlü işime gücüme yardım etemeye çalışan kişi eşim. Aslında O'nun bıdı bıdı yapması gerekmez mi?
Yapmıyor, aferin O'na.
İşlerim bitsin, ilk fırsatta akşam yemeğine makarna pişireceğim canım. Merak etme.